30 Mart 2017 Perşembe

Günlük 16/01/2017

Günlük
Seninle beraber yeni bir yıla girdik anneciğim. Yeni bir yıl, yeni umutlar, yeni mutluluklar...

2016 yılına büyük bir heyecanla girmiştik, Şubat ayında senin gelmenle beraber heyecanımız katlanmış, çok farklı, tarifi imkansız duygular yaşamıştık. Hem de artık yeni sıfatlar kazanmıştık; anne ve baba olmuştuk. Seninle beraber biz de bir çok şey öğrendik, öğreniyoruz, seninle beraber biz de büyüyoruz.

Gelelim havadislere;

Geçen hafta inanılmaz kar yağdı. Hatta anneannendeydik kar başladığında. Hemen de tuttu zaten. Gece ise her yer bembeyaz olmuştu bile. Ama maalesef o gece hastalandın. Babanla çok panikledik. Dışarıda o kadar çok kar vardı ki, arabayı çıkarmak mümkün değil, bir taraftan da korkuyoruz, sen hastasın, seni hastaneye götürmek gerekebilir. Ama evden çıkabilmek ne mümkün. Kendimizi çok çaresiz hissetmiştik. İstanbul gibi bir şehirde, merkezi bir semtte olmamıza rağmen, o karda dışarı çıkamadık. Seni hasta hasta kucakta yürütemezdik, arabaların ise çıkması mümkün değildi. Taksiye binsek, kaza olur korkusu var içimizde. O gece nasıl geçti anlatmak çok zor. Yazarken bile kendimi çok kötü hissediyorum. Maalesef ki evde burun spreyi yoktu, bu bize ders oldu, şimdi hep yedekte bulunduruyoruz. Hastalığın ne zaman geleceği belli olmuyor işte. İyi ki ateşin çıkmadı, sadece burun tıkanıklığıyla kaldı, ama tabi ki sabahı sabah ettik. Ne sen, ne biz uyuyabildik. Sabah olur olmaz baban koşturdu eczaneye, ilaç ve sprey aldı da rahatlayabildik. Ama o geceyi, korkumuzu, çaresizliğimizi anlatmak zor. Allah daha beterinden korusun. Neyse geçti.

Şimdi sıra güzel haberlerde;

17 Aralık'ta ilk adımına şahit oldum. Çok mutlu oldum. Bana doğru attın kendini ama sadece 1 adım. Sakın 1 adım için sevinilir mi diye düşünme, 1 adım da olsa çok önemli. Böyle böyle cesaret edip yürüyeceksin.
Bu yazıyı yazdığım günlerde iyice adım atar oldun tabi.

Bu arada tam bir haydut oldun. Haydut da neymiş, tam bir eşkiyasın :) Oturma odasında sana oyun alanı yaptık, televizyona ulaşma diye de televizyonun önüne sehpalar koyduk. Önce en ufak sehpalara çıkmaya başladın. Biz de onu bir büyük boy sehpayla değiştirdik, tam rahatladık, buna çıkamaz derken, 1 hafta sonra ona da çıkmaya başladın. Hem de öyle rahat çıkıyorsun ki, adını "minik survivor" koyduk.

Artık 11.ayın içinde olduğun için daha da her şeyin farkındasın. Söyleneni anlıyorsun. Mesela sabah kalkıp, oturma odasına gittiğimizde eline kumandayı alıp, televizyona dönüyorsun. Bazen de rastgele bastığın tuşlarla televizyonu açmayı başarıyorsun. Ve bunu bir tek oturma odasında yapmıyorsun. Kumanda gördüğün her odada, kumandayı eline alıp, televizyona dönüyorsun. Açılmazsa bana dönüp "ıhh" diyorsun, açayım diye :) Bunu kimse öğretmedi sana, Demek biz farkında olmadan her hareketimizi gözlemeyip, kaydediyorsun.
Televizyonda maçı bile tanıyorsun, orası nasıl oluyor anlayabilmiş değilim ama maç açıldığında heyecanlanıp, televizyona yaklaşıyorsun.Ben "yaşasınnn, gol, gol, gol" diye bağırıyorum, nasıl mutlu oluyorsun.

Telefonu da eline alıp, o ufacık parmaklarını telefonun üzerinde gezdirerek kaydıyorsun, bunu da kaydetmişsin. Nasıl da tatlı oluyorsun:) Gel de çocukları televizyondan, telefondan uzak tut. Ancak biz izlemezsek, elimize almazsak mümkün sanırım bu. Umarım bir gün başarılı oluruz bu konuda.

Şebeklikler bitmedi, yeni bir oyun öğrendin, oyun mu desem, dans mı bilemedim. "Seslen annene hemen, çişim var çişim var, işte bu kadar kolay, tuvalete hay hay, beze bay bay" diye bir şarkın var. Bu şarkıda kafanı bir sağa, bir sola sallıyorsun hızlıca. O kadar şirin oluyorsun ki , herkes bayılıyor bu hareketine. Hatta işi iyice ilerlettin, gece rüyanda kafanı salladın :) Bir kere de sabah gözünü açar açmaz yaptın şirinlik olsun diye :) Bizim hoşumuza gittiğini öğrendiğin için de "hadi kafanı salla" deyince bile yapıyorsun bunu, biz de yiyoruz tabi seni "gülen yüz emoji"

Aaa bir de dün ilk saklambaç oyunumuzu oynadık. "Yiğit beni bulamaz ki" diyerek kolay bir yere saklanıyorum, kapının arkası, koltuğun yani gibi. Gelip zevkle buluyorsun beni. Sonra oda değiştiriyorum, orda da buluyorsun, zorlanınca yine "Yiğit beni bulamaz ki" diyorum, sesten buluyorsun. Bulunca da çok seviniyorsun, çığlık atarak eski yerine dönüyorsun ki tekrar bulayım. Bayılıyorsun saklambaç oynamaya.

Kuzum benim yaşına bir şey kalmadı. Hangi ara doğdun, büyüdün de yaşına giriyorsun bir de.
Hayatımın anlamı, rengi, yaşama sevincimsin. Seni çok çok çok seviyorum. Dünyalar kadar...  😍

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder