"Mükemmel anneler mutlaka mükemmel çocuklar yetiştirmez ama, mutlu anneler mutlaka mutlu çocuklar yetiştirir. Bir annenin (veya anne/babanın) çocuklarına vereceği en önemli hediye, mutlu olmayı öğrenmek ve örneklemektir."
Bazen nasıl da her şey mükemmel, dört dörtlük olsun isteriz değil mi? Hem evimiz her daim tertemiz olsun, hem her gün soframızda çeşit çeşit yemeklerle, güzel bir sofra hazırlayalım, hem de çocuklarımızla kaliteli vakit geçirebilelim.
Bana göre hepsi bir arada mümkün olmuyor. Yani ben kesinlikle hiç birini bir arada yapamıyorum. Bir gün temizlik yapıyorsam, mutlaka o gün çocuğumu ihmal etmiş oluyorum ve üzülüyorum. Çocuğumla doyurucu, harika zaman geçirdim diyorsam da ev işlerini ihmal ediyorum. Ev işlerini ihmal edince pek de vicdan azabı duymuyorum aslında :) Ancak ev çok çok dağınık olunca da, içim hiç rahat etmiyor, yok yere sinirlenip, bağırabiliyorum, iç huzurunu bir türlü bulamıyorum. İşte bu konuda Leyla Navaro'nun "Çocuklar, nitelikli üç kap yemek hazırlayan sinirli bir anne yerine, basit bir sandviç hazırlayan güleryüzlü bir anneyi tercih edeceklerdir." cümlesi aklıma geliyor artık. Ne kadar da doğru değil mi? Kitapta bunun gibi alıntı yapılacak, insanın içini rahatlatacak, yol gösterecek o kadar çok cümle var ki, mutlaka edinip okumalısınız, diyerek yazıma başlamış olayım.
Öncelikle daha kitaba başlarken, Leyla Navaro kitabın arasına molalar yerleştirdiğinden bahsedip, açıklama olarak ; "bu, özellikle günde 24 saat annelik-babalık yapan, kendine zaman ayırmayan, buna izin vermeyen, ayırdığında da suçluluk duyan okurlarımız içindir. Molalar anne/babalığını daha iyi yapmak isteyen okurlara, salt anne/babalık dışında bir kahve içme ve keyifli bir zaman geçirme hakkını tanımaktadır." demektedir. Bu cümleler oldukça hoşuma gitmişti. Oğlum uyuyorken hemen kendime bir kahve yapıp, kitabı okumaya başlamıştım. Daha ilk cümlelerden kitap beni fethetmişti, devamında da ne kadar doğru bir kitap okuduğumun farkına vardım.Yeri gelmişken bu kitap interaktif bir kitaptır, arada konuyu daha da pekiştirebilmemiz için alıştırmalar, kendimizi keşfedebilmemiz için sorular bulunmaktadır. Ayrıca arada aşağıdaki gibi örnekler de mevcuttur;
Çocukların neden söz dinlemediği, çocuğun kabul edilemez davranışlarına nasıl engel olabileceğimiz, nasıl bir disiplin uygulamak gerektiği gibi tam da anne babaların merak ettiği konular çok net bir şekilde, örneklerle anlatılmaktadır. Özellikle benim oldukça ilgimi çeken 7.bölümde, "anne/babanın kızgınlığını duyurması" başlığı altında 'ben diliyle konuşmak' kavramını öğrendim ve bu şekilde bir çok sorunu çözebileceğimi farkettim. Bu sadece çocuklarla değil, eşler arasında da oldukça işe yarayacak bir yöntem. Yukarıdaki örnekteki gibi, 'kes şu gürültüyü, çabuk odana git' gibi kızmak yerine, 'anneciğim, işten yeni geldim, çok yorgunum, kapakları birbirine vurduğun zaman başım çok ağrıyor' gibi bir cümle çocuklarımızın bizimle iş birliği yapmasını sağlayacaktır.
Benim en için en akılda kalıcı olan kısımlardan biri de, çocuğumuzun ağzından kendimize bir mektup yazmamızı isteyen bölüm olmuştur. Amaç çocuklarımızın gözünden kendimizi objektif olarak görebilmemizi, kendimizin, davranışlarımızın farkına varmamızı sağlamaktır. Ben hemen bir mektup yazıp, kenara koydum. İçinde kendimi eleştirdiğim gibi, övdüğüm bölümler de oldu. Ama bence bu mektuplar durup da kendimize bakmamızı sağlamakta, aynı zamanda da kendimizi eleştirdiğimiz kısımları törpülememize de yardımcı olmaktadır. Mektubu bir denemenizi öneririm.
'Gerçekten Beni Duyuyor Musun?' bir kere okunup da rafa kaldırılacak bir kitap değil, her daim elimizin altında olmalı ki, ihtiyaç duyduğumuzda hemen açıp tekrar okuyalım. Anne babalara yol gösterici bir kitap, kesinlikle öneririm.
Şimdiden keyifli okumalar...
No comments:
Post a Comment