"Yapılacak en iyi şey, çocuğa zorlukları sevmeyi öğretmek, hatalardan heyecan duymalarını sağlamak, çabadan zevk almalarını teşvik etmek ve öğrenmeye devam etmelerini sağlamak."
Dr. Bahar Eriş üstün yetenek eğitimine odaklanmış bir akademisyen, yazar. Maalesef ben çok geç tanıştım kendisiyle. Eğer siz daha tanışmadıysanız, bir an önce kitaplarını edinmenizi öneririm.
Korona nedeniyle evlerimize kapandığımız bu zamanda, uzun süredir yazamadığım blog yazılarıma kitap önerileriyle dönmek istedim. Hem de biraz gündemden uzaklaşmak iyi gelebilir.
Bahar Eriş'in okuduğum 2.kitabı olan "Her Çocuk Üstün Yeteneklidir" kitabından biraz bahsetmek istiyorum...
Kitap iki bölümden oluşuyor; 1. bölüm, "Yeteneği nasıl keşfetmeli?" sorusundan yola çıkarak IQ testlerinden, EQ'dan(duygusal zeka), dahiliğin sırrı gibi başlıklardan bahsederken, aynı zamanda asperger sendromu, hiperaktiflik, savant sendromu, öğrenme güçlüğü, otizme de değiniyor.
2.bölüm "Yeteneği nasıl yönlendirmeli?" başlığı altında sıkça sorulan soruların yanıtlarını barındırmaktadır, ağırlıklı olarak üstün yeteneğe odaklanılmıştır.
İtiraf etmem gerekirse beni en çok etkileyen 1. bölümdeki bilgi bombardımanıydı. Hem yutar gibi okudum, hem de bölümün sonu gelmesin istedim.
Kitabın dili ağır olmadığı gibi, anlatımı oldukça akıcı, örnekler, araştırmalar bolca mevcut. Her bölüm oldukça açıklayıcı.
Ara ara, benim de oldukça ilgimi çeken ünlü dahiler, üstün yetenekliler ve nasıl dahi olduklarından, çevrelerinden, imkanlarından bahsediliyor.
Mesela Einstein, Mozart, Picasso, hatta günümüzden bir isim Fazıl Say, belli imkanlara sahip olmasaydı, yine isimlerini biliyor olabilir miydik ?
Einstein'dan bahsederken (sayfa 34'de): " Çocukken yaşadığı ortam son derece teşvik edici ve zihinsel olarak besleyici bir ortam. Anne, babası eğitimli, çocuklarına karşı sorumluluklarını ciddiye alan, ödevlerini mutlaka bitirdiğinden emin olan bir anne, baba. Einstein'in amcası matematik aşkını sürekli yeğeniyle paylaşan bir amca."
Yani Einstein'in ailesi eğitimsiz, ilgisiz olsaydı Einstein adını daha önce duymuş olur muyduk acaba?
Ya da Fazıl Say'ın büyüdüğü evde 100'lerce plak olmasaydı, ailesi müzikle iç içe olmasaydı bu yeteneğini ortaya çıkaracak bir imkan bulabilir miydi? Şu anda bile evinde böyle bir müzik arşivi bulunan insan sayısı nadirdir.
Yetenek için genlerin önemi yadsınmasa da çevre ile etkileşimin, sunulan imkanların, çeşitliliğin umduğumuzdan çok daha fazla etkisi olduğunu görüyoruz kitaptaki örneklerle.
Kitabın önemle üstünde durduğu bir diğer nokta da, hiç bir çocuğun ne çok yetenekli, üstün zekalı, ne de yeteneksiz, beceriksiz gibi ayrımlara gidilerek etiketlenmemesi gerektiği. Asıl olan her çocuğun keşfedilmeyi bekleyen, ortaya çıkması için belki destek gereken yeteneklerinin olduğudur. Zeka düzeyinden bağımsız, her çocuk şu anda olduğundan daha iyi bir noktaya ulaşabilir. Kitabın adı da işte buradan gelmektedir.
IQ testlerinden de detaylı olarak bahsediliyor. IQ testinden 129 alan çocuk üstün yetenekli tanısı alamazken, 130 puan alan çocuk üstün yetenekli oluyor. Ayrıca test farklı seferlerde uygulansa farklı sonuçlar alınabiliyor. Bu zekanın ölçümünde ne kadar doğru olabilir ki? Ayrıca IQ testleri sadece sözel ve matematik yeteneğini ölçebiliyor. Ama biz farklı zeka türlerinin de olduğunu biliyoruz. Bu durumda müzik zekası, bedensel-kinestetik zekası, doğacı zekası ağır basan bir çocuğun bu testle farkına varılması mümkün değil.
Ayrıca çocukları üstün yetenekli, ya da değil şeklinde etiketlemek ne kadar doğru tartışılır. Hele bir de çıkan sonuç çocukla paylaşılıyor ve sen üstün yeteneklisin, çok zekisin gibi çocuğa empoze ediliyorsa, çocuk çalışmasına gerek olmadığını düşünüp, çalışmayı bırakabilir, tam tersi durumda çocuk zaten ben yapamıyorum deyip, yine çalışmaktan vazgeçebilir.
Yazar tamamen IQ testlerine karşı olmasa da gereksiz yere yapılmasına, çocukların bu şekilde etiketlenmesine kesinlikle karşı. Ancak bazı durumlarda tabi ki gerekli. Artıları, eksileri oldukça net bir şekilde anlatılmış.
IQ'ya karşı EQ yani duygusal zekanın başarıyı belirlemede daha iyi bir performansa sahip olduğunun üzerine de basılmaktadır.
Yazar ayrıca kitap, film, yazar hatta kurum önerilerinde bile bulunuyor ki, bunların çok değerli kaynaklar olduğunu düşünüyorum.
Bir kaç alıntı ile yazıyı noktalamak istiyorum, aslında kitapta altını çizdiğim, not aldığım o kadar bölüm var ki, ben ufak ufak, ilginizi çekebileceğini düşündüğüm bir kaç noktaya değindim sadece.
Ama kitabı şiddetle tavsiye ediyorum, kendiniz için de, çocuğunuz için de öğreneceğiniz çok şey bulacaksınız...
-Bir çok dahiyi ayırt eden nokta, kendilerinin de onayladığı gibi, sebat, kararlılık, vazgeçmeme, sonsuz bir merak, tutkuyla çalışma gibi karakter özellikleri. (sayfa 63)
-Yapılacak en iyi şey, çocuğa zorlukları sevmeyi öğretmek, hatalardan heyecan duymalarını sağlamak, çabadan zevk almalarını teşvik etmek ve öğrenmeye devam etmelerini sağlamak. (Sayfa 133)
-Çocuk bir soruyu çözdüğünde ya da başarı sağladığında, "Çok akıllısın" demek yerine, "Belli ki bu matematik problemini çözmek için çok çalışmışsın," demek daha olumlu sonuçlar doğuruyor. (sayfa 131)
-10.000 saat, hangi alanda çalışırsanız o alanda sizi uzman hale getiriyor ve bu bilgi, bilgisayar oyunu gibi genelde olumsuz bakılan bir alanda yaratıcı bir biçimde kullanıldığında harikalar yaratabiliyor. (Sayfa 80)
-Dikkati dağıtan etkenlere kapılmama kapasitesi, çocuğun uzun dönemdeki başarısında zihinsel kapasiteden çok daha önemli. (sayfa 64)
İyi okumalar...
No comments:
Post a Comment